İSLAMİYET’TEN ÖNCEKİ Türk edebiyatı, Türklerin tarih sahnesine çıktığı dönemden (kesin bir tarih verilemez), MS XI. yüzyılın ortalarına kadar sürer. Yazılı ürünlerin ortaya konulmaya başlandığı MS VI. yüzyıla kadar, sözlü geleneğin hâkimiyeti devam eder. Sözlü gelenek, bu tarihten sonra da, yazılı geleneğin yanı sıra, kimi zaman yazıya da geçirilerek varlığını sürdürecektir.
Türk topluluklarının tarih boyunca değişik dinleri benimsemiş olması, sosyal, siyasal, kültürel yapılarında da çeşitli değişim ve dönüşümlere yol açmıştır. Ancak çeşitli yörelerde devlet kurup egemen olan Türklerin tarihlerini yazıya geçirmedeki ihmalleri, özellikle Milattan önceki dönemlerle ilgili bilgilerin sınırlı kalmasına yol açmıştır.Türkler, din olarak totemcilik (en ö-nemli göstergesi: 12 hayvanlı Türk takvimi), animizm (canlıcılık) ve bunun u-zantısı olan şamanizmden (dinsel törenleri yöneten şaman, iyi ruhları hoşnut etmek, kötü ruhların etkisini ortadan kaldırmakla görevlidir) sonra, Göktürk kağanı Tapo Han döneminde (572-588) Budizm’i, Uygar kağanı Bögü (760-780) döneminde de Maniciliği benimsemiştir.Orta Asya Türk topluluklarından, ö-zellikle Göktürkler (veya Köktürkler) ve Uygurlardan kalma yazılı belgeler (mezar anıtları, kimi rünik yazılı eşya, yazma ve basma kitap ve kitapçıklar…), o dönemin siyasal ve dinsel görünümünü sergiler. Sözlü ürünler ile yazılı ürünler arasında büyük farklar bulunmaması, her iki geleneğin (sözlü ve yazılı edebiyat geleneğinin) iç içe yaşadığını gösterir.İslamiyet öncesi Türk toplum yaşamında, « sevgi », « kahramanlık » ve « din » yüceltilen temel kavramlardır. Doğanın, güzelin ve güzelliğin sevgi a-çısından anlatımı, şiirde lirizmi getirmiş, atlı göçebe kültürün temel direği kahramanlık, kuşaktan kuşağa aktarılabilen destan geleneğini oluşturmuş, hem inanma, kötülüklerden korunma ihtiyacını karşılayan, hem de iyi ahlaklı insan olmayı öneren din bireyleri yüce değerler etrafında birleştirmiştir.
Yorumunuzu bırakın